İçeriğe geç

Sanat tasarım ilkeleri nelerdir ?

Sanat Tasarım İlkeleri Nelerdir? Bir Akşamın İçinde Gizlenen Cevaplar

Kayseri’de, kışın erken çöken o ağır karanlığı bilirsiniz… Sokak lambalarının turuncu ışığı, kaldırıma düşen gölgeleri çoğaltır. O akşamlardan birinde, odamda defterimin başında oturuyordum. Günlük tutmak, kalbimdeki dağınıklığı toparlayan tek şey gibiydi. Ama o gün, ne yazarsam yazayım içimde bir sıkışma vardı. Sanki kelimeler birbirine değmiyor, duygularım ifade bulamıyordu.

İşte o sırada, yıllardır masamın kenarında duran bir eskiz defteri gözüme ilişti. Sayfalarını karıştırırken birden fark ettim: üniversitede aldığım bir seçmeli derste hocamızın anlattığı sanat tasarım ilkeleri nelerdir? sorusunun notları hâlâ duruyordu. Ve işte o an, içimde bir şey kıpırdadı.

Belki de o ilkeler, sadece sanatta değil, hayatımda da eksik kalan parçaları anlatıyordu.

Dengenin Kırıldığı Gün

Bir hafta önce, en yakın arkadaşımla büyük bir tartışma yaşamıştım. Hâlâ içim acıyordu. Kelimelerimiz, tıpkı bozulmuş bir çizimdeki yanlış fırça darbeleri gibi birbirine çarpmıştı. O gün defterde okuduğum “denge” ilkesini hatırladım.

Hoca şöyle demişti:

“Sanatta denge, gözün rahat ettiği noktayı yaratır. Bir taraf fazla ağırsa kompozisyon çöker.”

O akşam bunu düşününce içimi bir utanç kapladı. Bizim tartışmamızda da denge yoktu. Ben duygularımı aceleyle yüklemiş, arkadaşıma ağırlık vermiştim. İşte o yüzden her şey çöküp gitmişti.

Odaya yayılan sessizliğin içinde, “Keşke,” dedim, “keşke hayatın tasarım ilkelerini de okulda öğrendiğimiz kadar erken öğretebilseydik birbirimize…”

Vurgu: İçimdeki Sesin Çığlığı

Defteri çevirmeye devam ettim. “Vurgu” yazıyordu büyük harflerle. Sayfanın yanına, o dönem ben bir not düşmüşüm:

“Önemli olanı görünür kılmak.”

Bir an durdum. O tartışma günü içimde asıl söylemek istediğim şey neydi?

O kadar çok şeyin arasında kaybolmuştu ki… Oysa vurgu ilkesi bana şunu fısıldıyordu:

“Duygularını seç. Birine gerçekten değmek istiyorsan, en önemli his hangisiyse onu açıkça söyle.”

İçimde bir suçluluk dalgası yükseldi. En önemli şeyi, özrümü, sevgimi, değerimi gizlemiş; yerine öfkeyi öne çıkarmıştım.

Kalbimde bir ağırlık hissettim, ama bu ağırlık bir yandan da iyileştirici bir dürüstlüktü.

Ritim: Kar Yağışı Gibi Devam Eden Hayat

Dışarıda kar yağmaya başlamıştı. Lambanın altında dönen taneleri izlerken, hocamızın ritim ilkesini açıklarken yaptığı benzetme aklıma geldi:

“Ritim, düzenli bir tekrar değil; duyguyu akıtan bir hareket.”

Karın ritmi vardı o gece. Bir hızlanıyor, bir yavaşlıyor, bazen görünmez oluyor ama hiç durmuyordu.

Hayatımın da ritmi tam böyleydi işte… Birine yaklaşmalar, uzaklaşmalar, kırılmalar, yeniden başlama çabaları. Bazen sert, bazen usul usul. Sanat tasarım ilkeleri nelerdir diye sorulduğunda akla gelen teknik cümleler, o an benim için duygularımın sessiz tercümanına dönüşüyordu.

İçimdeki umut kıpırdadı.

“Belki her şey bir gün yeniden akar,” diye düşündüm. “Ritmin yolu hep aynı yere varmaz ama devam eder.”

Bütünlük: Parçaların Nihayet Bir Araya Gelişi

Defterin son sayfalarında “bütünlük” ilkesi vardı. O sayfayı okurken gözlerim doldu. Bütünlük, bir tasarımda her şeyin birbirini tamamlaması demekti. Hayatta da öyle değil miydi?

O günkü tartışma, son zamanlardaki yorgunluklarım, kişisel çabalarım, hatalarım… Hepsi ayrı parçalar gibi görünüyordu ama aslında aynı hikâyenin içindeydi.

Birden fark ettim: İçimdeki kırgınlık da, umut da, heyecan da aynı yere bağlıydı.

Ben hâlâ sevmeyi, bağ kurmayı, iyileşmeyi istiyordum.

İşte o an, bütünlük duygusu içime sıcak bir akış gibi doldu.

Bir Tasarımın İçinden Kendime Dönüş

“Sadece bir sanat notu defteri değilmiş bu,” dedim fısıltıyla.

Belki de hayatımın en önemli yüzleşmelerinden birini yaşıyordum.

Sanat tasarım ilkeleri nelerdir diye sorarken artık cevabım sadece akademik değildi:

Denge, ilişkilerimde aradığım ama sık sık bozduğum şeydi.

Vurgu, içimde gizlediğim ama aslında söylemem gereken duyguydu.

Ritim, hayatın beni savursa da ilerlemeye devam ettiğini hatırlatıyordu.

Bütünlük ise tüm kırıkların bir araya gelip beni ben yaptığını…

Defteri kapadım. İçimde hem bir sızı hem bir umut vardı. Yarın, arkadaşımı arayıp tüm içtenliğimle konuşmaya karar verdim.

Kayseri’nin soğuk gecesi, penceremin dışında hâlâ uzuyordu ama içimde ince bir sıcaklık vardı artık.

Belki sanat, sadece sanat değildi.

Belki hayatın her köşesine saklanmış bir yol göstericiydi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mecidiyeköy escort
Sitemap
bets10